İÇİMİZDEKİ REKABET DUYGUSUNUN TRAFİKTEKİ YANSIMALARI
Tarihte bilimin gelişmesine bakıldığında, bireylerin odaklandıkları alanlar ve çalışmaları genel olarak kendilerinden uzakta olanlarla başlar. İnsanlar bilim olarak da yaşantı olarak da tarih boyunca iç dünyasına bakmakta, diğer alanlar kadar cesur olamamıştır. Bu bazen ihtiyaçlardan kaynaklanır bazen de bilinç dışıdır. Mısırlılar yaklaşık olarak M.Ö. 3000 li yıllarda yıldızların, ayın ve güneşin hareketlerini gözlemleyerek mevsimleri belirleyip tarımı daha iyi yapmaya çalışırken, insanı anlamaya çalışan Psikoloji biliminin tarihi ise yaklaşık olarak 150 yıllık bir geçmişe sahiptir. İnsanlar önce uzaktakine bakmaya başlamış sonra kendilerine bakabilmeyi başarmışlardır.
Ruh sağlığı biliminin gelişmesiyle, psikolojik problem yaşayan bireylere yardımcı olmak artık daha kolay bir hale gelmiştir. Elde edilen bu bilgi ve birikimler genel olarak toplumda uyum sorunu olan ya da bir şikayetle kliniğe başvuran bireylere yönelik kullanılacağı anlayışı olabilmektedir. Bu anlayış ta, yine uzaktakine odaklanma şeklinde değerlendirilebilir. Aslında elde edilen bilgiler hayatın her alanında, bütün bireyleri kapsamaktadır. İnsanların en son kendilerine bakmaları, bizleri kendimizdeki ya da yakınlarımızdaki sorunları görüp anlamaktan uzaklaştırabilir.
İnsanın olduğu her yerde davranışlarını, düşüncelerini ve duygularını etkileyen bir çok unsur vardır. Bu unsurların büyük çoğunluğu çevre kaynaklı olduğu düşünülebilir, ancak iç dünyamızın ve kişiliğimizin payı azımsanmayacak kadar fazladır. Bu hayatın her anında ve her zaman görülebilir. Bu yazımızda hayata farklı bir pencereden bakarak özellikle büyük şehirlerde günlük yaşantımızın önemli bir bölümü olan trafikte hayatı değerlendirmeye çalışacağız.
Ruh sağlığı biliminde Freud önemli bir yere sahiptir. Bazı kurumlar ve kişiler tarafından eleştirilirken bazıları tarafından ise desteklenmektedir. Her iki durumda da Freud dayanak noktası olmuştur. Burada Freud kuramının bir bölümü olan ödipal rekabet konusunu ele alarak yaşantımıza farklı bir bakış kazandırmayı amaçlıyoruz.
Freud kuramının fallik dönem olarak adlandırdığı bölümünde bireysel farklılıklar göz önüne alınarak bakıldığında çocuğun yaklaşık olarak üç yaş civarında cinsel kimliklerin farkına vardığını söylemektedir. Bu farkındalıkla kendisinin, annesinin, ve babasının bir cinsel kimliği olduğunu anlayıp hayatında bir takım değişiklikler yapmaya başlamaktadır. Bu zamana kadar unisex olarak devam eden hayatında farklı cinsel kimliklerin olması, zorunlu bir mücadele ve rekabeti getirmektedir. Bu rekabete sahip olduğunu düşündüğü karşı cins ebeveynini kaybetmeyle karşı karşıya kalmaktadır. Geçtan 1997’de bunu şöyle açıklamıştır; “Erkek çocuk annesine sahip olmak ve babasını aradan çıkarmak, kız çocuk annesini uzaklaştırarak babasına yakınlaşmak ister. Üç ile beş yaş arasındaki çocuğun davranışları Oedipus kompleksinin etkisi altındadır. Beşinci yaştan sonra bu etki ortadan kalkar ya da bastırılarak, yaşam boyu kişiliği etkileyen bir güç olarak kalır. Karşı cinse ve otoriteye karşı geliştirilen tutumlar Oedipus’ kompleksi tarafından belirlenir. Oedipus kompleksi, erkek ve kız çocukta farklılık gösterir.”
Freud cinsel kimliğin farkına varılmasıyla ortaya çıkan durumda önemli olan cinsiyet değil, karşı cinse ulaşmak için yapılan rekabeti vurgulamaktadır. Bu rekabet her bireyde sağlıklı gelişmeyebilir. Bu süreç bazen kör topal bazen de saplantılı geçirilebilir. Snowden, Freud Kilit Fikirler adlı kitabında bunu şöyle örneklendirmiştir. “Bazı kişiler fallik dönemde saplandıkları için, cinsel olarak özsaygı eksikliği çekerler. Annesi tarafından reddedilen ve babasından aşırı saldırgan davranışlar gören bir oğlan, ya çok çalışkan olmaya sığınarak ya da cinsel olarak gösteriş yaparak ve çok maço davranarak tepki verebilir. Benzer şekilde babası tarafından reddedilen ve çok kadınsı bir anneyle rekabet etmenin tehdidini hisseden bir kız, ya çok utangaç davranarak ya da çok kadınsı ve baştan çıkarıcı davranışlar sergileyerek tepki verebilir.”
Tura’nın çevirisini yaptığı Freud’dan Lacan’a Psikanaliz, adlı kitapta “”Ben”, anne ile ikili ilişkiyi izleyen, başlangıçta bu ilişkiyle birlikte artık bir yabancıya, yani babaya bir rakip olma şeklinde yöneltilen saldırganlığı da yeniden üreten Oidipus çatışmasında kristalize olacaktır” şeklinde açıklanmıştır.
Kişilik gelişiminde yaşantıların ve çevrenin tutumu oldukça önemlidir. Kişiliğin oluşum şekli gelecek yıllarda hayatımızın her alanında kendini göstermektedir. Dökmen; Sosyal ve fiziksel çevre ile kişilerin davranışları arasında bir takım paralellikler bulunması, çevre ile kişilerarası iletişim arasında da paralellik bulunduğu anlamına gelmektedir. İçinde yaşanılan sosyo-fizik çevre, kişilerarası iletişimleri ve dolayısıyla çatışmaları etkileyebilir diyerek bu durumu vurgulamıştır.
Ödipal rekabet birçok şekilde görülebilir. Bunların bazıları her zaman kazanmaya çalışma, bazıları hiç mücadele etmeme, bazıları mücadele de rakibi engellemeye çalışma bazıları da mücadeleden çekilme olarak karşımıza çıkabilir. Bu rekabet esnasında bireylerin bazıları sakinliğini koruyabilirken bazıları da öfkesine yenik düşebilmektedir.
Rekabetin trafikteki görünümü ise ülkemizde oldukça fazladır. Trafik kurallarına uymama, trafiği olumsuz etkileyecek davranışlar sergileme, trafikte huzuru bozma ve trafiğin seyrini olumsuz etkileme bunlardan bir kaçıdır.
Normal şartlarda bölünmüş yollarda en sol şerit sollama yapmak, ve hızlı gidebilen araçların seyri için, orta şerit normal giden araçlar için, sağ şerit ise ağır vasıta ve yavaş giden araçlar için ayrılmıştır. Gel gelelim gerçekte ülkemiz bu tablodan biraz uzaktır. Hatta zaman zaman tam tersi bir durumun bile görüldüğü söylenebilir. Yolun en sağı boş iken sol ve orta şerit dolu olabilmektedir. Ödipal rekabet açısından bu duruma bakılacak olursa karşı cinsi elde etmek isteyen birey, karşı cinse kendini beğendirmek ve onu etkileme çabasına girer. Bu çabada rakiplerini geçmek ve onlardan üstün olduğunu ispatlamaya çalışmaktadır. Bu durum araç tercihlerinde, ihtiyacından daha lüks ya da büyük bir araca sahip olma, modifiye yaparak fark atmaya çalışma çabası olarak görülebilmektedir. Seyir esnasında ise bir ağır vasıta sürücüsü bile en hızlı ben giderim dercesine sol şeridi kapatmakta, ya da normal hızda seyreden bir otomobil sürücüsü sol şeride geçerek kendisini kimsenin sollamasına izin vermemektedir. Adeta hızlı biri varsa o da benim beni geçmek isteyene izin vermem dercesine devam etmekte, yol isteyen sürücülere yol vermemekte geçiş üstünlüğüne dikkat etmemektedirler. Bu durum karşısında rekabet içerisinde olan diğer sürücülerde rakiplerinin tutumu karşısında öfkelenmekte onlara korna çalarak, selektör yaparak öfkesini göstermeye çalışmaktadır. Yine geçmek için fırsat bulamazsa kendi ve çevresindeki düğer sürücülerin güvenliğini tehlikeye atarak makas atmaya başlamakta, sağdan geçmeye çalışmaktadır. Benzer tabloyu kavşaklarda, yol ayrımlarında, yol vermelerde, trafik ışıklarında beklerken de görmek mümkündür.
Bir de rekabete girmekten çekinen bireyler vardır ki onlar her zaman en sağ şeritte normal ya da daha yavaş bir hızda seyrederek yol alabilmektedirler. Bu durum güvenlik açısından bir sorun teşkil etmediği ve rekabet eden sürücülere rakip olmadığı için olumlu karşılanır.
Ödipal rekabet hayatın her alanında bütün bireylerde görülebilir. Bu rekabeti sağlıklı atlatıp kendisi için avantaja çevirebilenler kazanırken diğerleri kaybedebilmektedir.
Uzm. Klinik Psikolog Eyüp AKIN
Kaynakça
(Üstün Gökmen _ İletişim Çatışmaları ve Empati -sistem yayıncılık 2008)
( Saffet Murat Tura – Freud ‘dan lacan’a Psikanaliz- ayrıntı yayınları 1989)
(Ruth Snowden ( çeviren: Melis inan-Freud kilit fikirler- Optimist yayın dağıtım- Eylül 2013)
(Prof. Dr. Engin Geçtan- Psikodinamik Psikiyatri ve NORMALDIŞI DAVRANIŞLAR- remzi kitapevi- nisan 1997)
https://tr.wikipedia.org/wiki/Antik_M%C4%B1s%C4%B1r#Bilim 15.12.2016