BAĞLAN(AMA)MA

BAĞLAN(AMA)MA

Kişilik gelişiminde ebeveynlerin etkisi oldukça fazladır.  Kişilik çekirdeğinin  oluşumu açısından oldukça önemli olan anne(çocuğa bakım veren kişi)- çocuk ilişkisi, en sıkı ilişkilerin başlangıcını oluşturmaktadır. Daniel STERN  yaptığı araştırmalarda, bebeğin henüz 4 günlük iken annesinin sütünü, kokusunu, sesini ve yüzünü tanıyabildiğini ortaya koymuştur.

Yaşamın ilk aylarında kendilik algısı olmayan, kendisinin ve çevresinin sınırlarını ayırt edemeyen bebek; zaman zaman kendini annesinin bir uzantısı, zaman zaman da annesini kendinin bir uzantısı olarak algılayacaktır.  Bu durum anne ile bebek arasındaki ilişkide ortaya çıkan duygu ve davranışların kendine mi yoksa annesine mi ait olduğunu ayırt etmesine engel olacaktır. Anne ile arasındaki ilişkiyi, annesinin duygu ve davranışlarını benimsemeye başlayacaktır.  Dolayısıyla annesiyle olan ilişkisi ve annenin bebeğe yaklaşımı sağ beyinden sağ beyine giden nonverbal mesajlarla annenin zihnindeki çocuk algısıyla bebeğin zihninde bir kendilik algısı şekillenmeye başlayacaktır.

Bebek bağımsız olarak ihtiyaçlarını karşılayamayacağı için her türlü ihtiyacında anneye bağımlıdır. Bebeğin ihtiyaçlarının giderilmesi gerektiğinde annenin sergilediği tutum, bebeğin bağlanma ile ilgili nöronlarının aktifleşmesini sağlayacaktır. Annenin gülerek, severek, şefkatle yaklaşması ve samimi bir yaklaşım sergilemesi çocukta kendini ‘iyi, sevimli ve sevilmeye değer bir varlığım’ algısının oluşmasını sağlar. İlk kendilik algısı olumlu olur. İhtiyaçları yerinde ve yeterince karşılanan bir bebeğin çevreyi algılayışı; ‘varım, fark ediliyorum ve güvendeyim’ şeklinde gelişebilmekteyken, yersiz ağlama, huzursuzluk ve korku gibi duyguları yaşama ihtimali azalmaktadır.

Bebeğin ne zaman doyurulacağı, ne zaman bakılacağı, bakımının ne kadar olacağı belli olmaz, bebek görülmez ve önemsenmez  ise;  kendini değersiz, kötü, istenmeyen bir şey olarak algılamaya ve hissetmeye başlayabilir. Böyle bir durumda bebek, ‘Aç kalabilirim, güvensiz bir yerdeyim’ gibi kaygılar hissedebilir.

Yerinde ve yeterince görülen bebeklerin güven ve fiziksel ihtiyaçlarla ilgili kaygısı olmayacağından, keşif için girişimlerde bulunurken; düzensiz ve yetersiz bakılan bebek, anneye yakın olma, ondan ayrılmama, ilk fırsatta karnını doyurma ve unutulmama telaşı içinde olabilmektedir.

Tıpkı Abraham Harold Maslow’un ihtiyaçlar  hiyerarşisi teorisinde; insanların çeşitli alanlardaki ihtiyaçlarının bir hiyerarşi oluşturduğunu ve bu hiyerarşide alt kademedeki ihtiyaçlar karşılanmadıkça üst kademedeki ihtiyaç kategorisine geçilemeyeceğini (sevgi ve saygı  ihtiyacını hissedebilmemiz için fizyolojik ihtiyaçlarımızın karşılanmış olması ve güvende olmamız gerekir) belirttiği gibi ruhsal ihtiyaçların da basamakları vardır. Yerinde ve yeterince karşılanmayan bir ihtiyaç olduğunda birey bir üst basamağa geçse bile temel felsefesi, ‘eksik olanı tamamlamak’ olacağı için kendini tam anlamıyla gerçekleştiremeyecektir. Hayatı eksiği tamamlama odaklı olacaktır.  Kendi potansiyelini ortaya koymak yerine, haksızlığa uğrasa bile sesini çıkarmakta zorlanabilecektir.

İlk bağlanma ve güven çekirdeği oluşan bebek sağlıklı bir gelişim fırsatı bulur ise ikinci adım olan irade ve özerkleşme girişimlerine başlamak için hazır olacaktır…

 

Uzm. Klinik Psikolog

Eyüp AKIN

Hayata küçük bir mola!

Uzmanlarımızla görüşün.

SEO & Web Tasarımı SEOmodi Ajansı Tarafından Yapılmıştır.

Bilgilerinizi Doldurun.

Hemen Arayalım!