ÇOCUKLARDA DUYGUSAL FARKINDALIK

Duygu; belirli nesne, olay ya da kişilerin bireyin iç dünyasında uyandırdığı izlenimler olarak tanımlanmaktadır. Yaşam boyunca insanlar çevresinden gelen çeşitli uyaranların etkisiyle farklı duyguları deneyimlerler. Bu deneyimler sırasında yetişkinleri ve çocukları birbirinden ayıran en temel farklardan biri bu duyguları algılamaları, değerlendirmeleridir.Duygular, birey olmanın en önemli unsurlarından biridir. Bütün insanların, yeni doğmuş bebeklerin bile duyguları vardır. İnsanın varlığını sürdürebilmesi için gerekli yedi temel duygu tanımlanmıştır. Bunlar; korku, üzüntü, öfke, tiksinti, utanç, coşku ve şaşkınlıktır. Temel duyguların amacı, bizi hayatta tutmaktır. Temel duygular bize neyin önemli neyin önemsiz olduğu, işlerin yolunda gidip gitmediği hakkında bilgi sağlarlar. Deneyimlerimizi bütünleştirerek bize anlam, değer ve yön verirler. Duygular yaşamın en önemli deneyimlerini yöneten, en derin endişeleri ve en önemli ilişkileri etkileyen olayların sinyalleridir.

Duygusal gelişim okul öncesi dönemle başlamakta ve ilerleyen yıllarda gelişerek devam etmektedir.  Duyguları anlama becerisi; diğer insanların yüz ifadelerinin, sözsüz mesajlarının, duygu ifadelerinin, duygular hakkında konuşmalarının gözlemlenmesiyle gelişir. Aile içindeki duygusal etkileşim çocukların duygusal dünyalarını doğrudan etkilemektedir. Bu süreçte ebeveynlerin çocuklarının duygusal deneyimlerindeki rehberliği, çocukların duygusal farkındalıklarını geliştirmeleri için önemlidir.

Duygular, yol gösterici, harekete geçirici bir işleve sahiptirler. İnsanlığın ilkel zamanlarından beri, zor koşullarda yaşamı sürdürebilmek için insanlar duygularının önderliğine güvenmekteler. Örneğin korku duygusu tehlike anında “kaçma” davranışının ortaya çıkararak hayatta kalmayı kolaylaştırmaktadır. Ancak duyguların baskı altında tutulduğu durumlarda, o duygu yavaş yavaş gün yüzüne çıktığında, sınır tanımaz, öngörülemez, hatta bazen de yıkıcı sonuçlar doğurabilmektedir. Kendisinin ne hissettiğinden habersiz olan kişi, doğal olarak başkasının da ne hissettiğini bilemeyecek ve anlayamayacaktır.

Deneyimlenen duyguyu kabullenmek, o duygunun olumsuz biçimlerde yansıtılması veya bastırılmaması için oldukça önemlidir. Çocuklar hangi duyguyu yaşarlarsa yaşasınlar bunların çok doğal olduğunu ancak bu duyguların kaba ve kötü davranışlar şeklinde olumsuz şekilde ifade edilmesinin yanlış olduğunu bilmeyi isterler. Çocukların, yaşadıkları duygular yüzünden yargılanmadıklarını, suçlanmadıklarını ve hala sevildiklerini bilmeleri onları rahatlatacaktır. Duygularının daha fazla kabul gördüğü ortamda büyüyen çocuk, olaylar karşısında doğal olarak gelişen duyguları ile ilgili suçluluk ve korku duymayacaktır. Duyguları yüzünden suçluluk ve korku hisseden çocuk, duyguların insanlarla olan ilişkilerini bozacağına inanır. Hâlbuki ilişkileri etkileyen duygular değildir, bu duyguların ifade ediliş şeklindeki aksaklıklardır.

Peki duygusal gelişim sürecinde neler yapılabilir?

Duygular iyi veya kötü olarak sınıflandırılamaz! Öncelikle duygular iyi-kötü, doğru-yanlış biçiminde gruplandırılmamalıdır.Her duygu susamak, acıkmak, üşümek kadar doğaldır. Çünkü her bir duygu, değişen ve gelişen benliğimizin doğal birer parçasıdır. Ancak ve ancak duygu sonrasında ulaştığınız düşünce ve yaptığınız davranış doğru ya da yanlış olabilir. Ebeveynler duyguların deneyimlendiği durumlarda çocukları yargılamadan, yok saymadan, cezalandırmadan, küçümsemeden çocukların olaylar karşısında doğal olarak gelişen duygularını anlamalarına sabırla yardımcı olarak çocuklara rehberlik etmelidirler.

Duygusal farkındalığın kazandırılmasında ebeveynler çocuklara yol göstermelidir: ilk olarak duyguyu kabul edici bir tavırla dinlemeli, sonra herkesin bu duyguları hissedebileceği çocuklara açıklanmalıdır. Ardından o duyguya yol açan ihtiyacı gidermek amacıyla gereken müdahaleyi yapmak iyi bir yol gösterme biçimi olabilir.Önemli olan olaylar karşısında yaşanan duyguların farkına varılabilmesi ve o duygunun tanımlanmasıdır. Çocuklar duyguları ifade etmekte zorluk çekseler bile duygularını tanımlayabilmeleri veya anlatabilmeleri onlara doğru ve olumlu davranış biçimi kazandırılması açısından çok önemlidir. Örneğin arkadaşı tarafından elinden eşyası alınan çocuğun kendisine yapılan bu haksızlık karşısında sinirlenmesi doğaldır, fakat eşyasını geri almak için kızgınlıkla arkadaşına vurması doğru değildir. Bu durumda eşyasını geri almak isteyen çocuğa yaşadığı duyguyu anlamasında ve bu duyguyu yaşarken nasıl davranması gerektiği konusunda yardımcı olunması gerekmektedir.

Ebeveynler çocuklara model olmalıdır: ebeveynlerin kendi duygularını deneyimleme biçimleri veya çocuğun duyguları karşısındaki ebeveynlerin davranış biçimleri; çocuklara çocuğun duygulara karşı bakış açısını etkilemektedir. Çocuğun sinirlenmesine tepki olarak anne ve babanın sinirle tepki vermesi ya da çocuğu suçlaması, ona bu duygunun kötü bir duygu olduğu düşüncesini verecektir. Duygular erken yaşlarda sezgilerle, sözel olmayan ifadelerle öğrenilmektedir. Duyguları ifade eden kelimeler bu süreçte sonradan öğrenildiğinden etkili ve işlevsel kullanılması için zaman gerekir. Bu sebeple ebeveynler olarak duygularınızı açıklamanız, hissettiğiniz duygunun ne olduğunu, neden öyle hissettiğinizi, ihtiyacınızın ne olduğunu açıklamanız çocuk için bir öğrenme deneyimi olacaktır.

Duyguları Normalleştirmek:Güçlü duygular çocukları korkutabilir ya da yorabilir bu yüzden uyaranlara verdikleri tepki normalleştirmek herkesin bazen kızgın, üzgün ya da korkmuş hissedebileceğini görmelerine yardım etmek onların rahatlatabilir.Başkalarının bakış açısından bakma becerileri de gelişir,bu yüzden yaşadığı duygunun herkes tarafından hissedebileceğini çocuğunuza hatırlatabilirsiniz.Örneğin;okula gitmekte kaygılanan bir çocuğa okula gidiyoruz bunda bir şey yok senin yaşındaki tüm çocuklar gidiyor demek yerine ilk defa okula gideceğin için ya da uzun süredir evde olduğun için bizden ayrılmakta zorlandığın, üzüldüğünü anlıyorum, çok haklısın… ben de bazen bunu hissediyorum…‘’ben her gün olduğu gibi seni ikindi kahvaltısından sonra okuldan alacağım ve beraber eve gideceğiz.’’ şeklinde bir konuşma yapmanız yaşayabileceği tüm duyguların bir parçamız olduğunu anlamasına yardımcı olabilir.

Duyguları Adlandırma: Çocukların yaşadıkları duyguları tanımlayabilmeleri onların olumlu davranışlar kazanmalarına yardım eder. Bu nedenle çocuğunuz da yaşadığı duyguyu adlandırması için yardımcı olmakta oldukça önemlidir. Özellikle okul öncesi dönemde çocuklar hissettikleri duyguları her zaman ifade edemeyebilir. Bunun en önemli sebebi de ifade etmeleri gereken kelimeyi bulamamalarıdır. Hissettiklerini tanımlayabilmeleri konusunda yetişkin yardımına ihtiyaç duyarlar.Bu konuda çocuklara sadece mutlu ya da üzgün olma duygularının olmadığının diğer duygularında heyecanlanma, öfkelenme,utanma, yorgun olma gibi duyguların var olduğunu hatırlatmanız çocuğun doğru duygu tanımlamasını ifade etmesine faydalı olacaktır. Örneğin çok kızgınsın küçük kardeşin resmini yırttı ve sen de çok kızdın kolyen kırıldı ve sen onu yapmak için çok uğraşmıştım hayal kırıklığına uğramış gibisin gibi sözlerle çocukların doğru duygularını keşfetmelerine yardımcı olabilirsiniz.

                                                                                              UZMAN KLİNİK PSİKOLOG

                                                                           MERYEM YILDIRIM AYYÜZ

Hayata küçük bir mola!

Uzmanlarımızla görüşün.

SEO & Web Tasarımı SEOmodi Ajansı Tarafından Yapılmıştır.

Bilgilerinizi Doldurun.

Hemen Arayalım!