Pandemiden önce gezdiğim son tüyap kitap fuarında iken, gözüm “Hep Yayıncılık’tan almak istediğim bir kitaba ilişti. İsmi: Ördek ölüm ve lale. Satıcı bayan, “ -o kitaba her bakan çok eleştirdi, çocuklara olumsuz duyguları çağrıştırdığı için” dedi. Ben de içimden, olumsuz her şeyden korumaya çalıştığımız müddetçe çocuklarımız büyüyemeyecek galiba dedim. Kitabı aldım, çıktım ve o an karar verdim: çocuklarla ölümle ilgili bir yazı vakti gelmiş ve çoktan geçiyor.
Gel gelelim şimdi ÖLÜM’ü konuşmaya. Ölüm, yetişkinlerin dahi konuşmak istemediği bir olgu. Hele hele çocuklarımız bu konularla alakalı soru getirirse ya da olay yaşarlarsa diye tabiri caizse ödümüz kopuyor. Nasıl anlatıcaz ölümü diye kafamız çok karışık.
Öncelikle böyle konularda en büyük yardımcımız doğa tabi ki. Doğa, yumuşak geçiştir. Ölümü anlatmak için büyük fırsattır. Sonbaharda yapacağınız gezide düşen, solan yapraklar; ölümü anlatmada 1. basamaktır. Hayatın döngüsünü anlatmada çok kıymetlidir o solan, sararan yapraklar. Burada örnekler o kadar çoğaltılabilir ki hayatın döngüsüyle alakalı. Güneşten, yapraklara, gece gündüzden, bitkilere ve nicelerine kadar.
Ve geliriz 2. Basamağa; hayvanlardan ve böceklerden yani yine doğadan örneklerle devam etmek. Kelebeklerin kısa süren yaşam döngüleri çok idealdir. Balıklar, arılar, karıncalar doğa tam bir örnek deposu. Belki de sevdiği ölen hayvanını toprağa gömerek, ona tören yaparak, yası deneyimlemesine fırsat vermek, yasla yüzleşebilmesini sağlamak.
Aslında çok uzağa da gitmemek gerek, her çocuğun evde mutlaka arabası, oyuncağı kırılır, buralarda da bazen, bu çalışmıyor artık derken de her şeyin bir sonu olabileceğini değinmek birazcık, ilerde daha büyük kayıplar yaşadığında daha kolay başa çıkmasını sağlayabilir.
Kabul edelim, çocuklarımızı bazı duygulardan koruyamıyoruz, aman üzülmesin, aman ağlamasın, aman hayatın zorluklarını görmesin diyerek maalesef onları koruyamıyoruz. Aslında korumamak normal. Yani olması gereken. Şöyle düşünün hep kaçtığımız bir konu yas ve ölüm, hiç değinilmeyen bir konu, hiç temas edilmeyen bir konuyla bir anda yüzleşen bir çocuk için hayat daha zorlayıcı olmaz mı? O yüzden çocukların yaşadığı ilk ölüm; bırakalım bir balık olsun, bir kuş, bir böcek, bir çiçek, bir yaprak olsun ve bir oyuncak olsun.
Açıklarken Ne Yapıcaz Peki?
Kural çok basit; somut ve net. Çocuklar biliyoruz ki somut işlemler döneminde. En çok kullanılan yanlışlardan biri; artık gökyüzünde bizi izliyor, uzaklara gitti, toprakta uyuyor gibi kafa karıştıran açıklamalar.
Şöyle demek kafa karışıklığını gidermek için önemli; o artık yaşamıyor, onu artık göremeyeceğiz. Bedeni ömrünü doldurdu, o yüzden nefes alamaz, yemek yiyemez, yürüyemez gibi basit açıklamalar yapmalıyız.
2. olarak ölüm uykuyla açıklanamaz; o uykuda, toprakta uyuyor, toprakta dinleniyor, ya da gökyüzünde gibi.
Yaş gruplarına göre ölümü açıklama şekli değişse de temelde, gelişimsel olarak (cinsel eğitimde de) bu böyledir, çocuklar soru getirdiklerinde mutlaka onlara soruyu yansıtarak –sen neyi merak ettin diyerek onun ihtiyacı olanı verip, fazlasını vermemek önemlidir. Sadece bir şey merak etmiş olabilir: Mesela; ölümle ilgili; acaba o üşümüş olabilir mi? Sadece bunu merak etmiş olabilir. Sonrasında da eğer tatmin olduysa gider oyununa devam eder, biz de yetişkinler olarak, nasıl yani deriz ve şaşırırız, bu durum çocukların çok güçlü olduklarının bir kanıtıdır ve öğrendiklerini sonrasında oyunla sindirecektir.
Peki; Ailede Yakın Biri Vefat Etti, Şimdi Ne Yapılacak?
Ailelerde genelde şöyle bir durum oluyor: Ölümü Saklamak. Ailelere ölümü anlatmak ağır gelir zamanı gelince paylaşırız diye düşünürler ve genelde de o zaman bir türlü gelmiyor, konuşulmuyor ve üstü kapatılıyor, çocuklar tabi ki her şeyin farkında, aileler bunun farkına varmak istemese de. Hatta çocuklar şöyle diyor içinden, “benden bir şey saklanıyor“ ve böylece bu durum çocuğun ailesine karşı güvenini yitirmesine neden olabiliyor. Bu güven zedelenmesini klinik deneyimlerim de oldukça örneklerini gördüm diyebilirim.
O yüzden güvendiği ve sevdiği kişinin yalın bir dille dürüst ve açık olarak açıklaması gerekiyor. Burada çocuklardan ilk gelen tepkilerden biri; peki bana ne olacak? tepkisidir. Aileler bu duruma çok şaşırır, ne kadar bencilce diye akıllarından geçirebilir. Dolayısıyla ebeveyn şunu diyebilir tam bu noktada; – artık o kişinin görevlerini şu kişi yapacak. Önemli olan şu mesajı vermektir; sen üzüleceksin ben de üzüleceğim ama sen GÜVENDESİN, seninle ilgilenen başkaları olacak, ve sen yine GÜVENDESİN.
Aileler gözyaşlarını çocuklarından saklarlar, başka odaya kaçarlar, yası evde yok sayarlar. Çocukların aklından geçen ilk şeyse; annem ya da babam bile bu duygudan kaçıyorsa benim de kaçmam gerekli. Demek ki ben de baş edemem diye düşünüyorlar. Onun yerine ebeveyn, şu an ben de çok zorlanıyorum, ağlıyorum, üzülüyorum ve çok özledim ben de. Hadi gel seninle fotoğraflara bakalım, sevdiğimiz kişinin özelliklerini düşünelim, anıları hatırlayalım deyip beraber duygulara eşlik edebilmek hem ebeveyne hem çocuğa iyi gelecektir.
Unutmayalım; Ölümle yüzleşebilme ölüm kavramıyla yüzleşmek, çocuğun da bizim de hepimizin gelişimsel görevi. Yas tutabilmek de çocuğu büyüten bir şey. Hayatın zorluklarıyla yüzleştikçe çocuklar güçleniyor.
Şimdi başlığımızda yazdığımız ÖRDEK, ÖLÜM VE LALE kitabına gelirsek eğer; çocuklara kendilerinin ve sevdiklerinin sonlu olabileceğini edebi dille anlatan bu güzel kitap çocukların yaşadığı kafa karışıklığına iyi gelse de , karşımızda ki çocuk profilinin iyi değerlendirilmesi kanaatindeyim, ölümle ilgili travmatik, fobik bir dönemde olan, kaygıları aşırı artmış bir çocuğa bu kitabı terapötik destek olmaksızın okunması çocuğu daha çok yaralayabilir. Onun haricinde hem yetişkinlerin hem dediğim hususa dikkat edilerek 6 yaş üstü çocukların bu kitabı okumasını tavsiye ederim, çünkü; ölümü naif dille gerçekçi şekilde anlatan nadir kitaplardan.
Onun haricinde ; Kendi kitabım ÇINAR İLE SİNCAP, ELVEDA BAY MUFFİN, BEN’İN GEMİSİ, FATİ TEYZENİN YILDIZI, ANNEM HERYERDE, DEDEMİN ADASI, ÖNEMLİ ŞEYLER, BU BAHÇE, ZUVATA kitapları da yasla çalışan çocuk kitaplarıdır, tavsiye olunur.
Yazan: Klinik Psikolog Elif Esra ERDİL