Depresyon, insan psikolojisinin en karmaşık duygusal durumlarından biridir. Genellikle mutsuzluk, umutsuzluk, hayattan zevk alamama gibi belirtilerle kendini gösterir. Ancak depresyonun temelinde yatan en önemli iki duygu öfke ve suçluluk hissidir. İnsan bir kayıp yaşadığında, kaybın etkisini üzerinden atlattıktan sonra bilinçaltında bir öfke geliştirir. Bu öfke dışa yöneltilmez; genellikle bireyin kendi iç dünyasına döner ve zamanla kendini yetersiz, değersiz ve çaresiz hissetmesine neden olur.
Depresyonla mücadelede sizde uzman bir görüşten yardım almak istiyorsanız Kurtköy Psikolog UMUT TERAPİ ile hemen iletişime geçebilirsiniz.
Depresyonun Öfke ile Bağlantısı
Öfke genellikle başka birine veya bir duruma yöneltilir, ancak depresyon durumunda bu öfke bireyin kendisine döner. Özellikle bir kayıp durumunda, birey kaybettiklerinden sonra hayatına devam edemediğini hisseder. Bu durum, bireyin kendisini suçlamasına ve depresif düşüncelere kapılmasına yol açabilir.
Kaybedilen bir şeyin birey için ne kadar önemli olduğunu anlamak, depresyonun üstesinden gelmek için önemlidir. İnsanlar genellikle kaybettikleri şeylere daha fazla olumlu anlam yüklerler. “Gerçekten aşkın gözü kördür” sözü tam da bu durumu açıklar. Birini ya da bir durumu kaybettiğimizde, ona dair olumlu yanları hatırlarız, olumsuzlukları görmezden geliriz. Ancak bu kayıp gerçekleştir ve biz onsuz kalınca, görmezden geldiğimiz olumsuz duygularla baş başa kalırız.
Bu duygular zamanla bireyin kendisine yönelik bir öfkeye dönüşebilir. Bu öfke, “neden daha iyi değerlendiremedim?”, “neden onu kaybettim?” veya “neden yeterince çaba göstermedim?” gibi sorularla kendini gösterebilir. Kimi insanlar bu öfkeyi derin bir suçluluk hissine dönüştürür ve zamanla hayattan zevk almaz hale gelirler.
Loğusa Depresyonu ve Kayıp Hissi
Loğusa depresyonu, bir annenin doğum sonrasında yaşadığı psikolojik bir durumdur ve çoğu zaman bir kayıp hissiyle ilişkili olabilir. Yeni bir bebekle birlikte anne, eski hayatından, uyku düzeninden, evdeki rahat hareket edebilme özgürlüğünden ve sosyal hayatından belli bir düzeyde vazgeçmek zorunda kalabilir. Bu kayıplar bilinçaltında bir öfkeye neden olabilir ancak anne bilinçli bir şekilde bebeğine ve doğuma öfkelenemez. Bunun yerine bu öfke, bilinçdışı bir mekanizmayla annenin kendisine yöneltilir ve bu durum loğusa depresyonuna yol açabilir.
Yas Sücreci ve Depresyon
Sevdiğimiz birini kaybettiğimizde, kaybın ardından gelen üüzünü hissetmek doğaldır. Ancak bu üüzünün altında genellikle öfke vardır. “O beni neden bıraktı?”, “Onsuz ne yapacağım?”, “Ona daha fazla vakit ayırmalıydım” gibi düşünceler bireyin kendisine yönelik suçluluk hissetmesine neden olur. Ancak biz bir mezara ya da bir ölüye öfkelenemeyeceğimiz için, bu öfkeyi kendimize dönüdürüz.
Bu noktada terapilerde amaç, bireyin aslında duyduğu temel duyguyu anlamasını ve bu duygunun farkına varmasını sağlamaktır. Kaybedilen bir şeyi geri getirmek mümkün olmasa da, yaşanan olayların bireyin hayatında ağır bir yük olmaktan çıkması sağlanabilir. Bu durumu askerlik anılarına benzetebiliriz; askerlik sırasında birey yoğun bir stres yaşar, ancak zamanla bu anılar mizahi veya gurur duyulan bir hale gelir. Anı değişmez ama duygu revize olur.
Çözüm ve Terapi Yöntemleri
Depresyon sücrecinde, bireyin hissettiği duyguların temel sebeplerini anlamak önemlidir. Terapilerde, bireyin yaşadığı kayıp ve bunun getirdiği öfkenin kaynağını bulmasına yardımcı olunabilir. Zamanla bu duyguların dönüşmesi ve bireyin hayatına devam etmesini sağlamak mümkün olabilir.
Terapinin Faydaları:
- Duygusal yük hafifletilir.
- Öz farkındalık geliştirilir.
- Kendi duygularına yönelik bir anlayış geliştirilir.
- Yaşamdan keyif alma hissi geri kazanılabilir.
Depresyon, sadece mutsuzluk değil, aynı zamanda kendine yöneltilen öfke ve suçluluk duygularıyla ilişkili karmaşık bir ruh halidir. Kayıp yaşandığında, birey bilinçaltında kendini suçlayabilir ve bu öfke kendisine yönelerek depresyona neden olabilir. Ancak, bu süreci anlamak ve duyguların farkına varmak, iyileşme yolunda önemli adımlardır. Terapi ve farkındalık çalışmaları ile bu sücrecin ağırlığı azaltılabilir ve birey hayata daha farklı bir perspektiften bakabilir.