Hamilelikten doğuma, bir yaşından anasınıfına, ergenliğe… Bir çocuk yetiştirirken ebeveynlerin bu süreçte zorlanması, doğru şeyleri yapmak adına adımlar atması, araştırmalar yapması hepimizin bildiği normallerdir: Peki çocuk yetiştirmenin mutlak doğru bir yolu var mıdır? Varsa nerede yazar, nereden bulunur?
Çocukların beslenmesiyle, uykusuyla, duygusal doyumuyla ilgili birçok kitap okunabilir. Seminerlere katılınır, birçok uzmandan yardım alınabilir. Fakat yine de her çocuk kendine özgüdür. Kendi ihtiyaçları vardır. Her biri çevresi ile ilişki içindedir. “Çocuk yetiştirmenin mutlak doğruları vardır” demek pek de mümkün değildir.
Yeterince İyi Anne
İngiliz psikanalist Donald Winnicott’un “Yeterince İyi Anne” kavramıyla bu konuyu ele alalım. Winnicott: “Bebeğin dünyaya geldiğinde ayrı ve bütün olarak var olmadığını, yalnızca bir ilişki içerisinde var olabileceğini ve birincil bakım verenin ona sunduğu çevre sayesinde gelişebileceğini” ifade etmiştir (Winnicott, 1956). Bebek savunmasız olduğundan ve bakım verenin ilgisi olmadan hayatta kalamayacağından gelişmek ve potansiyelini gerçekleştirebilmek için “kolaylaştırıcı çevreye” (facilitating environment) ihtiyaç duyar (Winnicott, 2005). Anne bu kolaylaştırıcı çevreyi Winnicott’ın (1956, s.301) “birincil annelik meşguliyeti (primary maternal preoccupation”) ismini verdiği durum yardımı ile sağlayabilir. Bu özel durumda anne bebeğinin ihtiyaçlarına aşırı hassastır ve onun ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçları gibi anlayabilmektedir. Winnicott bu özel durumun hamilelik sonunda maksimum seviyeye ulaşan dolayısıyla hamilelik süreci boyunca artan bir durum olduğunu belirtmiştir. Bu durumun özellikle doğumdan sonraki birkaç hafta ekili olduğu ve zamanla hatırlanması güçleşen anılara evirildiği söylenebilir. (Sarısoy,2016)
Bebeğin Yaşamındaki İlk Dönemler
Bebeğin, yaşamın ilk dönemlerinde, “ben” ve “ben olmayanı” ayıramadığını kısacası “tam bir bağımlılık” içerisinde olduğunu eklemiştir. Tam bağımlılık sürecinden sonra bebeğin ayrışmaya dair ilerlediği ilk evre “göreli bağımlılık” evresidir. Daha sonra giderek bağımsızlaşmaya başlar. Ancak bebek, savunmasızdır ve bakım verenin ilgisi olmadan yaşamını sürdüremeyeceğinden gelişebilmek ve potansiyelini gerçekleştirebilmek için kolaylaştırıcı çevreye gereksinim duyar. Bu kolaylaştırıcı çevre birincil annelik meşguliyetiyle sağlanabilir (Sarısoy, 2016)
Winnicott (2005) birincil annelik meşguliyetini deneyimleyen, bebeğine kucaklayıcı bir çevre sunan ve bebeğin varlığını tehlikeye sokacak dış etkilerden onu koruyan “yeterince iyi anne” kavramını ortaya atmıştır. Önceden de bahsedildiği gibi bebek hayatının başında anneye tam bir bağımlılık durumundadır ve anne birincil annelik meşguliyeti yardımı ile bebeğinin ihtiyaçlarını sözel ya da somut işaretlere gerek duymadan, kendi ihtiyaçları gibi algılayabildiği bir tür ilişkililik durumu yaşamaktadır. Örneğin; bebek ne zaman beslenmeye ihtiyaç duysa, bakım veren bu ihtiyacı karşılamaktadır. Bebek annenin bütün ve ondan bağımsız bir insan olarak var olduğuna dair bir algı geliştirmemiş olduğundan, ihtiyaçlarına verilen bu eş duyumlu yanıtlar bebekte “tüm güçlülük” hislerinin gelişmesini sağlar. Winnicott (2005)’a göre dış dünyanın zorluklarına dayanabilen bir benlik geliştirebilmek için bu erken dönem “tüm güçlülük” hisleri büyük önem taşımaktadır.
Anne Ve Bebek
Winnicott (2006), bebekte tüm güçlülük hislerinin yerleşmesinden sonra annenin gerçekle aşamalı olarak yüzleşmek konusunda bebeğine yardım etmesi gerektiğini belirtmiştir. Bebeğin hayal kırıklıklarına katlanma ve annenin yetersizliklerini anlama kapasitesi geliştikçe, annenin bebeğinin ihtiyaçlarına adaptasyonunun aşamalı olarak azalması gerektiğini vurgulamaktadır. Winnicott (2006) bebeğin bir yaş civarında kısıtlı bir süre boyunca zihninde anne imajını tutabilme kapasitesine eriştiğine işaret etmektedir. Eğer anne bu kısıtlı süre zarfında ya da daha kısa bir süre etrafta yoksa bebek sahip olduğu imaj yardımı ile bu durumla başa çıkabilir. Bununla birlikte eğer anne bebeğin tolere edebileceğinden daha uzun bir süre etrafta bulunmazsa bu durum bebeğin “var olmaya devam etme” algısına zarar verecektir (Winnicott, 2005). Bebeğin ihtiyaçları ile uyumsuz bir şekilde, erken ve sert bir şekilde tüm güçlülük duygularının yıkılması anneye uymaya ve bu da sahte benliğin ortaya çıkmasına neden olabilir (Winnicott, 2005). Yeterince iyi annenin üzerine düşen bebeğinin limitlerini göz önünde tutarak bebeğinin dış gerçekliğe aşamalı olarak adapte olmasına yardım etmektir. Bu adaptasyon aşamalı bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Öncelikle bebek geçiş nesneleri yardımıyla dış gerçeklikle arasında bir köprü kurar ve sonra kucaklayıcı çevrenin desteği ile daha bağımsız ve savunmasız olduğu dış dünyayla karşılaşır.
Psikolog Gizem Özyürek
Kaynakça ;
SARISOY, G. (2016). Winnicott’ın gerçek benlik ve sahte benlik kavramlarının bir vaka ve terapi ilişkisi bağlamında incelenmesi. AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 3(1), 1-15.