RUHUMUN DOĞUŞU VE BENLİĞİM

Genel kanının aksine bir insanın doğumu; anne rahmine düştüğünde ya da dünyaya geldiğinden çok daha önce, ebeveynlerinin zihninde bebek yapma düşüncesinin oluşmasıyla başlar. Fiziksel doğumdan çok daha öncesine dayanan bu doğum ruhsal doğumun başlangıcıdır. Ruhsal doğum ve fiziksel doğum arasında geçen sürede önemli olan zamanın uzunluğu ya da kısalığı değil, nasıl geliştiğidir. Fiziksel doğum için nasıl ki bedenin gelişmesi ve yaşamın devamı için sağlığı önemli ise insanın ruhsal doğumu için de ebeveynlerin zihnindeki bebeğin gelişmesi önemlidir.

Toplumumuzda bebek bakmanın püf noktası; bebeğin sağlıklı ve düzenli beslenmesinin sağlanması, güvenliğinin sağlanması ve hastalıklara karşı tedbir alınması gibi fiziksel ihtiyaçların karşılanması olarak görülmektedir.  Fiziksel ihtiyaçlardan çok daha önce başlayan ve fark edilmeyen gelişen ruhsal ihtiyacın çoğu zaman varlığından bile haberdar olunmaz.

Ruhsal doğumda ilk önemli unsur, doğumun nasıl olduğudur. Bu doğum birden çok şekilde olabilir ve ruhun ilk çekirdeği olacağı için oldukça önemlidir. Bu çekirdek gelecek hakkında ipucu verirken geleceğin etkilerine göre de şekillenecektir. Annemizin yaşadığı duygular hormonlar vasıtasıyla bedenimiz hücrelerine işler ve doğumdan sonra kişiliğimizi şekillendirirken ebeveynlerimizin tutumlarını etkiler. Ruhsal doğumu en temel 4 şekilde ele alabiliriz:

Ebeveynler birlikte bir çocuk yapmaya karar verir ve bunun için hayaller kurar, planlar yapar ve uygun olduğunu düşündükleri zamanda çocuk yapma girişimlerinde bulunurlar. Böyle bir durumda ruhun ilk çekirdeği ‘istenilen çocuk’  olarak oluşacaktır.  Bu çekirdek geleceğimiz için önemseneceğimize, varlığımızın bir anlamı olacağına, değerli olacağımıza, sevileceğimize ve hayatta önemli bir yere sahip olacağımıza dair önemli ipuçları barındırır. Dünyaya gelmemiz sabırsızlıkla beklenir, gelişimiz kutlanır ve bu müjde ebeveynlerin sevdikleriyle paylaşılır.   Bizim için iyi bir başlangıçtır. Anne karnına düştüğümüz andan itibaren anne psikolojik ve fizyolojik olarak bizim varlığımızdan haberdardır. Fiziksel gelişimimiz için sağlığına dikkat eder, daha doğmadan bizim sağlıklı beslenmemiz için uygun gıdaları tüketmeye özen gösterir.  Varlığımızı ifade eden İlker, İlknur, Yiğit, İnci gibi isimlerle iyi bir hayat için hazırlıklar yapılır.

Bazen çok sevilen bir şey kaybedildiği zaman çok acı çekeriz. Onu tekrar elde etmek için çok çabalarız. Yokluğuna ve acısına dayanamadığımız için yerini doldurmak için en az onun kadar iyi yeni bir şey ararız, bulduğumuzda ise tekrar kaybetmemek için daha fazla özen gösteririz. Bu kaybettiğimiz şey bir eşya olduğu zaman telafisi kolay olabilir; ancak kaybedilen bir insan olunca telafisi daha zordur. En kısa sürede kaybettiğimiz insanın yerine yeni bir insan koyma çabası ile onun yerine ‘İkame edilen çocuk’ yapılır.  Ruhumuz ve benliğimiz bambaşka yeni değil, bir boşluğu doldurmak için vardır. Adeta bir stepne lastiği görevi görürüz. Hayatta yakalamamız gereken bir kriter ve boşluğu doldurulması gereken bir insan vardır.  Ne hayat bizimdir, ne de ruh. Hep bir boşluk doldururuz. Tekrar kaybedilme kaygısı ile aşırı ilgi ve korumayla birlikte hayatımız ipotek altındadır.  Her şeyimiz planlı ve hazırdır. Muhtemelen ismimiz de kaybedilen kişinin ismi olacak, hem ismini hem o kaybın hayatını yaşayacağız. Bu ruhsal doğumun ikinci şeklidir.

Ruhsal doğum her zaman bilinçli olmayabilir. Belki de ‘Beklenmeyen çocuk’ olarak hiç beklemedikleri bir anda çıkıp gelmişizdir. Bazen ebeveynler bizim doğumumuzu beklemek bir yana varlığımızdan bile çok geç haberdar olabilirler. Bu gelişimiz her zaman hoş karşılanmayabilir. Varlığımızın çok da gerekli olduğu düşünülmeyebilir, olmamamız için girişimlerde bile bulunulabilir.  Ruhumuzun çekirdeği, en çok ihtiyacımız olan ebeveyn sevgisinden bi haber büyümeye başlar.  Ruhumuzla birlikte bedenimiz de büyür ancak istenilen çocuk kadar şanslı olamayabilir.  Doğumumuzun çok da önemi olmayabilir. Verilen ismimiz bile artık daha olmasın ya da nerden geldi şimdi bu diye Yeter, Songül, Soner  gibi isimler  olabilir.

Hayat herkese gülümsemeyebilir. Bazen varlığımızın bile suç olduğu, varlığımızdan utanıldığı ve bizden kurtulmak için girişimlerin olduğu bir hayat bizi bekleyebilir.’ İstenmeyen çocuk’ olarak ruhumuz doğar.  Belki birçok kardeşten sonra bakımımızın zor olacağı için, belki yasak bir ilişkiden, belki içinde sevgi olmayan bir aileden belki de bir tecavüz sonucunda doğmuş olabiliriz. Hepsinin ortak yönü varlığımızın ortama huzursuzluk verdiği ve istenmediğimizdir. Böyle bir ruh çekirdeği anne karnından itibaren olumsuzluklar ile başlayıp dünyaya gelmemizle duygusal şiddet ve sevgi yoksunluğu içinde bir hayat olarak devam edecektir. İçimizde bir yerde kendimizi hep fazlalık olarak hissettireceklerdir.  İsmimizin ne olduğu da kim tarafından koyulduğu da önemli değildir.

Ruhun doğumu bir çok farklılık gösterebilir. Doğum anı, sonrasını önemli ölçüde etkiler. Ebeveynlerimizin bizleri hangi amaç için yaptığı oldukça önemlidir.  Fiziksel doğuma kadar geçen sürede bizim için hissedilenler, fiziksel doğum, ismimizin verilmesi, fiziksel doğum sonrası hissedilen duygular  ebeveynlerimizden bizlere aktarılır.  Ruhsal doğumla başlayan bu süreç  Benliğimizin de çekirdeği olur.

 

Klinik Psikolog Eyüp AKIN

Hayata küçük bir mola!

Uzmanlarımızla görüşün.

SEO & Web Tasarımı SEOmodi Ajansı Tarafından Yapılmıştır.

Bilgilerinizi Doldurun.

Hemen Arayalım!